Sosyal Medya

Makale

Allah’ın Dediği Olur

“Ne yapsalar olmuyordu. Kendini haklı hissettiği hususlarda bile karşı taraf bastırınca mağduriyet adeta bir yaşam biçimine dönüşmüştü. Çocukların varlığı elini kolunu bağlıyordu. Akrabalar doğacak ayrılığın sorumlusu ilan edilmek istemediklerinden siyasi davranıyorlardı. Arkadaşlarla yapılan istişareler, kavgaya yeni cepheler kazandırmaktan öteye gidemiyordu.”

“Nikâhlarını kıyan aksakallının evinde niye misafir odasına değil de kütüphanenin bulunduğu bu küçük odaya tıkıldıklarına bir mana verememişlerdi. Bu eserlerin çoğunu okudukları halde sorunu çözecek bir bilgi kırıntısına ulaşamamış olmaları ümit kırıcıydı. Yoksa bilmek, beraber yaşamayı zorlaştırıyor muydu? Aksakallı, taraflar konuşmaktan yorgun düşünceye kadar dinledi. Sonra durumu bir cümle ile özetlemelerini ve zarfa koymalarını söyledi. Birbirini duymakta zorlanan bu iki değerli kardeşine diğerinin zarfını açmasını ve yazılanı sesli olarak okumasını istedi. İkisi de “Hiçbir zaman ve şartta benim dediğim olmuyor.” yazmışlardı. Bu şekilde uzun zaman sonra nihayet ortak bir noktaya gelmişlerdi. Aksakallı ise tebessüm ederek duvarda asılı bir levhaya bakıyordu. Sonra yerinden kalktı “Allah’ın dediği olur” yazılı levhayı yeni bir başlangıç olarak onlara emanet etti.”

Altı yaşından itibaren cinsiyetlerine, yörelerine bakılmadan rekabeti önceleyen modern eğitim mağduru bireyler, kendi seçtikleri kimselerle kurdukları evlilikleri sürdüremiyorlar. Rekabet ederek kazanılan ahlak gereği, güçlü olmak haklı olmanın tek şartı olarak sanıyorlar. Kendi özgürlüğünü kazanmak için gerekeni yaparken, rakibinin özgürlüğünü kısıtlıyor olmayı hayatın gereği sayıyorlar. Gidilen aile danışmanları da modern eğitim mağdurlarından oluştuğundan bir boks hakemi olmanın ötesine geçemiyorlar...

Hâlbuki bir neneye sorsalar farklı bir boyuta ulaşabilirlerdi. Farklı yaratılan erkek ve kadının evlilikten bekledikleri şey aynı değildir. Kadınlar kendilerini emniyette hissetmek isterler. Erkekler ise sükûnete ermeyi arzu ederler. Evliliğin devam etmesi için çapraz bir sonuca ulaşmak gereklidir. Kadın, emniyette olmasının gereğinin erkeğin sükûnete varması olduğunu, erkeğin de sükûnete ermek için kadının kendini emniyette hissetmesinin lüzumunu idrak etmesi elzemdir. Bunu bir ömür tatbik edenler, eşleriyle birlikte cennette tahtlar üzerinde sonsuz nimetlerle ağırlanacaklardır.

Erkek kızdığı zaman onun sakinleşmesi beklenip ondan sonra sorun dile getirilmeli. Kadın kızınca ise sorun dallanıp budaklanmadan hemen üzerine gidilip gönül alınmalıdır. Bu genel kaideye uyulmadığı zaman oluşan şiddet ve uzun süreli kırgınlıklar, var olan sevgiyi tüketir. Kötü örneklerin fazlalığının evlilik müessesini yıprattığına şahit olanlar, bunun nedenlerini araştırıp çözümlere ulaşacak yerde evlilik dışı ilişkilere veya hayat boyu süren yalnızlıklara yöneliyorlar…

Ve onlar ki, "Ey Rabbimiz!" diye niyaz ederler, "Bize göz nuru olacak eşler ve çocuklar bahşet; bizi (Sana karşı sorumluluk bilinci taşıyan) takva sahibi kimseler için örnek ve öncü yap!"(Furkan / 74)

Evlenmeden önce bu ayet üzerine düşünenler neye talip olunmasını gerektiğini, asıl önemli olanın ne olduğunu idrak eder. Her iki taraf için de beklenen eş ve çocukların göz nuru olacak şekilde istenmesi, onların kıymetlenmesinin lüzumunu hatırlatmalı. Sevmenin şartı karşı tarafı kendine tercih etmektir. Yani mutlu ederek mutlu olmanın hayatı güzelleştireceğine inanmaktır. Sevilmeyi öncelleyenler hayat boyu şımartılmayı bekleyenlerdir. Bunlar daima kendine verilen sözlerin yerine getirilmediği konusunda sızlanıp dururlar. Ayetin son kısmındaki takva sahibi olmanın şartı kendini eşinden üstün görmemek ve daima veren el olmayı kanıksamaktır. Bu konuda önder olmak, tahakküm kurmamak ve karşılık beklemeden çözüm ortağı olmaya yönelmektir. Zira maço erkeklerin tahakkümünden şikâyet eden kadınların kurduğu modern tahakkümler de batı kaynaklı çekirdek ailenin bir ömür boyu sürmesini sağlayamadı.

Duanın gereğini yapmayanlar sadece dünyalarını cehenneme çevirmekle kalmayacaklardır.

Kulakları sağır eden o müthiş gürültü (kıyamet) koptuğu gün var ya, işte o gün kişi kardeşinden,  anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından bile kaçacak. Çünkü o gün herkes kendi derdine düşmüş olacak. (Abese/33-37)

Birbirine göstermesi gereken sorumluluğu yerine getirmeyen aile fertlerini, birbirlerinden kaçacakları kötü bir son beklemektedir. Hâlbuki onlar, cennette tahtlar üzerinde ağırlanacakları mutlu bir son için yaratılmışlardı. Cehennem sonlu olan her eylem, dünyayı da cehenneme çevirecektir. Dikkat ederseniz,  kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçarak, farklı insanlar ve ilişkilerde mutluluk arayanları fark edersiniz. Üstelik gittikçe zorlaştırılan yaşam şartlarında kendisinden destek görmesi beklenenlerden uzak durmak, hayatı daha da zorlaştırıyorken…

Sahi siz, size emanet edilenleri kıymetleyenlerden misiniz?

Yoksa sahip olduklarınızla, onlar üzerinde tahakküm kuranlardan mısınız?

Ya da yakınlarınızdan uzak durmayı çözüm sayanlardan mısınız?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.